20 Temmuz 2011 Çarşamba

baharı düşlemek


Düşlerinize güvenin,çünkü sonsuzluğun kapısı onlarda gizlidir. Ölümden korkuşumuz,kendisini kutsayacak olan kralın karşısında titreyen çobanın korkusuna benzer. Korkudan titreyen çoban,kralın nişanına sahip olacağı için mutlu değil midir?
Ama titredikçe daha düşünceli olmuyordur herhalde?
Çünkü ölmek zoyunuk olarak rüzgarın önüne dikilmek ve güneşin altında erimekten başka nedir ki? Ve soluk alışın durması da, soluğun kendi huzursuz çalkantılarından arınıp sınırlandırılmamış olan Tanrı'ya erişmek için yükselerek dağılması değil de nedir ki? Ancak sessizliğin nehrinden içebildiğimzde gerçekten şarkı söyleyebiliriz.Ancak dağın tepesin erişebildiğimizde gerçekten tırmanmaya başlayabiliriz. Ve ancak yeryüzü bizim gövdemizi geri çağırdığında gerçekten dans edebiliriz. Ancak paragraf başı yapmadan yazdığımızda yazmanın tadına dokunmuş olabiliriz.. belkide yazabiliriz.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Yörüngenin hangi ucundasın Smyrna?!


Anımsamak. yani,kalbi delip geçmek.dünya bir insan yığını ve bir minik alevler deniziydi oysaki.. yörüngenin ucundaki farklı, gösterişi inanışlar,güvenilmez gölgeleri, birbirine benzemeyen alevleri. nasıl bunun içinden bu kadar taze çıkarda bu kuralları yıkarsın. nasılda insana,yabancı ruhlu insana bunların varlığını unuturursun.. hiç ummazken hemde. Tanrı seni kapsayan çembere,havaya nasıl bir güç vermiş olabilirdi ki..
ilk gün ışığını görünce anladım.
Yollarına,çizgilerine,basamaklarına.. ayaklarımı sürterek anladım,anlattın.
Farklı uçlardan gelirken her kötü sen bir anda bunun ucunda takılıpta nasılda gülümsedin insanlarının, yabancılarının, farklılarının yüzüne.. barındırdın. dalgaların? taşların? plakaların!seni temsil eden yüzlerin... anlattı ama herkese bunu, hissettirmeye yetmemiş sanırım.
Bir de konuşma tutkun var. sıcaktan esen meltem rüzgarının eşliğinde.. nasılda fısıldıyor ama durmadan birşeyler anlatıyordun.. benim kalabalık yörüngemde nasılda o garip boşluğu buldun.. sözcükler evinden çıkanları dinlememek elde değildi. sadece dinlemek en güzeli oldu hatta.
biliyorum ben orada yok olduğum zamanda rüzgarın var olacak ve olmayı hep sürdürecek.
Rüzgarın hala içimde hala ıslık çalıyor. çıplak gibiydim.hiçbirşeyin,hiçkimsenin efendisi olma lüksü yok. rüzgarına karşı duran,rüzgarının çarptığı şu yüzüm ben yanlızca;yüzüme çarpan rüzgarda benim. esintin bu senin. bu anda bir olduk..

Unutuşun var birde,bu her yörüngede olduğu gibi sendede var..
Hatıra çöplerimi örtmeye hiçbir rüzgarının yetemeyecağini bilmek için ne yörüngene sahip olmama ne de Sigmund Freud olmamam gerek yok.. acı verdi bana.
Ve biliyor musun yazacak daha onca şey varken,anlatmaya yetmemişken seni, bu kadarla sınırlı kalıyor ve şu geliyor hep aklıma sana söylemek istediğim.. uzaklşırken çizgileirinden hep içimden geçen ;
Ayrılıp gitmek varmış ayrı yörüngelerde...