31 Ocak 2012 Salı

Kuzey rüzgarının ötesinde oturan adam.


-Kendimizi kandırmayalım.Pekala gördüm ben senin ne denli kopuk yaşadığını.
"Ne ettiğimi bilmiyorum;ne ettiğini bilmeyen her şeyim ben"diye iç geçiren modern insandan olamadım ki.Tembel bakışların ve korkak tavizlerin arasında kayboldum ufak bir an sadece.Ve bir gecede savaş açtım bütün abuk subuk bakışlarına.Sonra her yerde buldum kalıntılarımızın izlerini. Damarlarında "anın" kanı akan,bütün şeylere daha başından eğri,dürüst olmayan bir tavırla yaklaşan sen, ve bu yaklaşım sonucu oluşan tutku, benim karşında sağalmaz sahtelik görünümünden acı çekmemek için,gözümü sımsıkı,hepten yummak gibi.
Yumunca gözlerimizi,tüm manzaranın bir parçasını görmek zorunda kaldık kendi bedenlerimizde. Ne gördüğümüzü hiç merak edip sormadan birbirimize. Ben "çok konuşarak" aslında konuşmadan. Sen susarak aslında gerçekten susarak evet!. Manzaralarımızın ikinci parçası ise hiçbir şeyin farkında değil,çünkü keşfedemedik,göremedik,istemedik daha sevemedik o kısmını.. cesaret edemedik.
yanlızca şuan,birinci parçasının her şeyi gördüğünü seziyoruz,ona yazıp ona oynuyoruz,biz herkesi gerçek manzaramızın birinci "gerçek olmayan" kısmı ile kandırıyoruz.hoş bir hava esmişti o an.İkinci kısmımıza cesaret edemediğimizden,doğrularımızı saklağımız yerlerimizden birbirimiz için çıkaramadığımızdan; derepınarından su içemiyor,kapılarımızı açamıyoruz.
Bunu biz istiyoruz.Düşünmeden,sormadan,konuşmadan,gerçeksiz,söylemsiz.
İşte bu zamanların aktığı sırada gençliğin aldatıcı dünyasıyla bir tür vedalaşmaya giriyorum ben. Bu zaman dilimlerimi seninle paylaştığım için.
Sen ödevsin;ama görünürde hiç öğrenci yok. geriye bir tek ben kalıyorum benim için.
kendi tuzağıma düşmek mi bu? tuzağı sen mi bana kurdun ben mi bana..
belirli bir noktanın ötesinde artık geri dönüş yoktur,iştebu noktaya ulaşmak gerekir,bunu ben istedim.
Elimin üzerinde elini koyduğun sürece;şeytanın ahı tutmuş,şarkılar aşka gelmiş,durumum el yaman.
Kurduğumuz oyun,güzel ama sahte. yaptığımız gülücükler tatlı ama yersiz.
keşfini yaptığımız temas çokça ama yersiz. verdiğimiz öpücükler hoş ama hileli. uçuşturduğumuz şevklerimiz hisli ama hemen biten güzellikler gibi.
Vallahi geldik oyuna!